bir sabah, dünyam karman çorman gibi hissederken elime defter ve kalem alıp yazmaya başladım, sadece yazdım. düşündüklerimi seçmeden, filtrelemeden her şeyi zihnimden deftere döktüm. o gün döktüğüm şeyler, bana yol oldu.
bu yıla girdiğimde aklımda hiçbir hedef, heyecan kırıntısı yoktu. çünkü gerçekleştirecek gücü içimde bulamıyordum. kendime inanmak istemiyordum galiba, başarılı olmanın getirdiği hissi tatmak istemiyordum. kulağa çok saçma geliyor ama böyleydi, belki de kendime inanmaktan, yapabileceklerimi görmekten korkuyordum.
beni iyileştirecek satırlarla, sabah sayfalarını yazarken tanıştım. normalde sabah sayfalarını okumak pek önerilmez çünkü aklınıza ne geliyorsa filtresiz yazıyorsunuz ve adeta zihninizdeki çöpü boşaltıyorsunuz. belki de sonradan okumak gerçekten iyi gelmeyebilir diye. işin iyi tarafı da bu sayfaları yazarken yargılanmayacağınızı bilerek yazmak, öyle olunca da şefkatli bir el üstünüzde gibi huzurlu ve anlaşılmış hissederek yazıyorsunuz. o hisle yazmak bana inanılmaz derecede iyi geldi, tam beş sayfa yazmıştım! zihnimle kalemim uyum içindeydi. gözlerim heyecanla bir sonraki satırda neyi farkedeceğimi merak eder gibi bakıyordu sanki.
yazının başrolü BELİRSİZLİKti. bir şeyin belirli olması insanı ne kadar mutlu ediyorsa belirsiz olması da o kadar mutsuz ediyor gibi düşünüyordum hep. çünkü kontrol edemediğim şeyler devreye girebilir ve her şey sandığımdan daha farklı olabilirdi. içten içe kendimin daha iyi bir versiyonunun olabileceğine inanıyordum ama karşıma hep belirsizlik denen o cadde çıkıyordu. caddenin köşesine kadar gelip geri dönüyordum, yoldaki tabelalar kafamı karıştırıyordu, bir bilene soruyordum ama onun tarif ettiği yol, kendi yoluydu. sonra düşündüm, ‘‘şu anda yaşadığım hayat hep belirsizliklerle doluyken, ben bu kadar yoğun ve sürekli başıma gelecek olan bu ‘‘belirsizlik’’ denen şeyden korkarsam hayattan nasıl keyif alırım ki?’’
nasıl ve nereden baktığıma bağlı: belirsizlik kötü biri değil; öğretici, meraklı, keşifçi ve keyifçi biri hatta. MERCEĞİ NEREYE TUTUYORSAM, ORADA ANLAM BULUYOR, zihnimde bir şeyler yankılandı adeta. SHE KNOWS! bazen hep bildiğimiz şeyler, ilk öğrendiğimiz anda bizde yankı bulmuyor. o bilginin içimize yerleşmesi için kendi zamanına ihtiyacı var.
belirsizliği kendi içimde, bir basamak olarak görebilirim, tıpkı küçük bir çocuğun dolabın üstünde ‘‘ne var acaba bir bakayım merakı’’ kadar doğal bir şekilde, ben de ‘‘neymiş bu belirsizlik, neye benziyor, hissi, görünümü nasıl’’ diye merakla bu (net olmayan) korkunun içinden geçebilirim. potansiyelimi, şefkatle sarıp sarmalamakta ona ‘‘seni görüyorum ve ortaya çıktığında ben de dahil birçok kişi seni çok sevecek ve birçok şeye faydan dokunacak, CESUR OL’’ diye söylemekte hiçbir sorun yok.